10 Kasım 2016 Perşembe

Mourinho’yu neden sevdim?

Yazının başlığını okuyan bir çoğunuzun aklından eminim Guardiola da geçti. Oysa ki cümlenin hiç bir yerinde ismi geçmiyor olmasına rağmen. Hayat bize hep bir taraf olmayı sunuyor. Messi’ci misin, Ronaldo’cu mu? R&B’ci misin, rock’cı mı? Cross fit’çi misin, ağırlık antrenman’cı mı? Birini seviyorsan diğerini otomatik olarak sevemezsin. Ben tercihimi çok uzun zaman önce Mourinho’dan yana yaptım. Bu yüzden Real Madrid’ciyim, Manchester United’cıyım ve Guardiola’nın daima karşısındayım. 


Bir şeyin ya da bir kimsenin tarafında olma durumu aslında çok küçük yaşlarda, daha henüz çizgi film izlediğimiz dönemlerde başlıyor. Gerçi bazılarımız çizgi filmleri hala izliyoruz, ben dahil. Misal Tom ve Jerry’de de daima Tom’u tutardım ben. Kedileri çok sevdiğimden falan asla değil. Tom daha zekidir çünkü, daha doğaldır ve yeteneklidir. Jerry’i yakalamak için bazen mekanik bazen kimyasal bir sürü icat yapar ama ya köpek uyanır, ya ev sahibesi gelir ya yağmur yağar, olmayacak aksilikler yüzünden hep elinden kaçırır. Elinden kaçırdığıyla da kalmaz, bir de üzerine sopayı yiyen hep o olur. Sanmayın ki popülist bir mağdur edebiyatı yapıyorum. Tom çizgi sinemanın Jerry Lewis’idir. Kaybederken bile yeteneklidir çünkü. Yüzünü binbir şekle sokar, gerektiğinde akordeon olur, ya da yuttuğu şeyin şeklini alır. Jerry ise sadece hızlı koşar. Çeviktir. Ama bunun dışında bir hırsı, özel bir yeteneği yoktur. Tom’u tutmak biraz da Jerry’e gıcık olmak kaynaklı bir taraftarlıktır. Daima kazanan Jerry’e karşılık, Tom’un da kazanabileceğini görmek istemektir. Çünkü film ancak o zaman gerçekten heyecanlı olur.  

İşte bu sebepten benim için Mourinho yeşil sahaların Tom’udur. Kaleci bir babanın oğlu olarak doğup, futbolcu olmaya çalışmış ama başarılı olamayacağını anlayınca ne ısrar etmiş ne de pes etmişti. Sadece yönünü değiştirmiş ve yine kafasına koyduğu hedefe başka bir planla yürümüştü. Önce üniversitede spor bilimleri okudu ardından asistan menajerlik, genç takımlara teknik direktörlük derken Bobby Robson’ın tercümanlığını ve yardımcı antrenörlüğünü yapmaya başlamıştı. Robson ile Sporting Lisbon, Porto ve Barselona’da birlikte çalıştı. Mourinho ondan bahsederken “Hayatımın ilham kaynağı,” der ve “Kaybettiğimiz bir maçın ardından bana gelip ‘Üzülme çünkü diğer soyunma odasında birileri sevinçten havalara zıplıyor’ demesini hala tebessümle hatırlıyorum,” diye ekler. Barselona’da beraber çalıştıkları dönemde ileride ezeli rakibi olacak Guardiola ise takımda futbolcuydu. Robson Barcelona’dan ayrılınca Mourinho kalıp Van Gaal ile çalışmaya devam etti. Ve ardından zaten hepimizin bildiği Porto, Chelsea, Inter, Real Madrid, Chelsea ve şimdi de Manchester United ile devam eden teknik direktörlük kariyeri başladı. 

Mourinho büyük ihtimalle dünyadaki tüm teknik direktörlerden daha çok yetenekli oyuncuyla karşılaştı, motive etti ve yönetti. Bir çok teknik adam üstün yetenekli oyuncular ile çalışmanın zorluğundan bahsederken, o “İnsanların bunu sorun olarak görmesini ya da elinde bir tane varken daha fazlasının olamayacağını söylemesini hiç anlamadım. Ben mümkünse 11 özel yetenek istiyorum.” dedi. Chelsea’ye ilk geldiğinde 41 yaşındaydı yani oyuncular ile arasında çok da büyük bir yaş farkı yoktu. Herkes bunun otoritesini sarsacağını düşünürken, o Petr Cech’den Drogba’ya kadar bir çok oyuncuya ilham oldu. “İnsanlar Mourinho’nun beni sevip bana çocuğuymuşum gibi davrandığını söylerdi” diyor Drogba. “Ama iyi oynamıyorsam yedek kalırdım. Onun en büyük özelliği bu. Saha dışında sizi seviyor olsa bile iyi oynamıyorsanız formayı vermez. İnsanlara güven veren tarafları var. Bir oyuncu maçta iki gol atmış olabilir ama Mourinho karşılaşmanın ardından bir savunma oyuncusuna gidip maçın adamı olduğunu söyleyebilir. İki gol atmışsanız iyi oynadığınızı bilirsiniz ama sizin bunu yapmanız için diğer bölgelerde birileri de çok sıkı çalışmıştır ve o da bunu bilir.” Bir diğer Mourinho hayranı Petr Cech’e göreyse Portekizli’nin en önemli özelliği, her oyuncuya nasıl davranması gerektiğini bilmesi. “Herkesin farklı olduğunu anlıyor” diyor Çek kaleci. “Her oyuncuyla tek tek nasıl konuşacağını bilir. Bu da ister 10, ister 40 maç oynayalım, takımın bir parçası olduğumuzu hissetmemizi sağlar.” 

Inter’in başına geçtiğinde bu sefer karşısında bir başka yıldız Zlatan İbrahimoviç vardı. Ibra sonradan oto biyografisinde bu sıra dışı adamdan  “Soyunma odası tıpkı bir tiyatro, bir psikolojik oyun gibiydi. Kötü oynadığımız maçların görüntülerini izletip ne kadar çaresiz olduğumuzu söyler ve sahadakileri tanıyamadığını anlatırdı. Sonra da şöyle derdi: ‘Şimdi sahaya aç birer aslan, birer savaşçı gibi çıkın!’ Yumruğunu diğer avucuna vurup yere attığı taktik tahtasını tekmelerdi. Bunları gördükten sonra hepimizin vücudundaki adrenalin seviyesi artar, sahaya müthiş bir coşkuyla çıkardık. Onun kendini takıma bu kadar verdiğini görünce ben de her şeyimi ona vermek istiyordum.” Aynı Zlatan, konu bir dönem beraber çalıştığı Guardiola’ya gelince ise “Korkağın teki!” deyip oldukça can sıkıcı satırlar yazıyordu. Bir çok oyuncu o takımdan ayrıldıktan sonra peşinden gitti. Profesyonel ilişkiden öte her biriyle kişisel bir bağ kurduğu çok açık. Hemen burada küçük bir pencere açıp dillere pelesenk olmuş Mourinho ve egosu ile ilgili bir soru sormak istiyorum:

Sence yüksek egolu bir adam, başarısız olduğunu kabul edip, başka teknik adamların yanında tercümanlık yapar ve bunu gururla anlatır mı? Ve aynı adamın yüksek egosu bu kadar yıldız futbolcunun egosuyla hiç mi çarpışmaz?

Benim cevabım Mourinho’nun konuşulduğunun aksine yüksek egolu bir adam olmadığı yönünde. Sadece çok iyi bir lider ve maalesef sahneler iyi lider görmeye pek alışık olmadığı için bu kendisine yakıştırılan bir etiket. 


Yazıyı buraya o kadar okuyup, fare Jerry’nin daima Tom’u alt etmesinden hoşlanan, Guardiola fanatikleri biraz sıkılmış olabilir. Sakın yanlış anlamayın, Guardiola’nın yeteneği ve liderlik özelliklerine bir itirazım yok. Bu ikilinin bu sezon İngiltere Premier Ligi’nde, hem de aynı şehirde rakip olarak karşı karşıya gelmelerine en çok sevinenlerden biriyim. Ne yazık ki Mourinho, Manchester United başında sezona pek de iyi başlamadı. Hatta kariyerinin en kötü sezonu bile denebilir. Eylül ayında oynanan Manchester derbisinde, City’nin başındaki Guardiola’ya kaybetmesi de cabası. Evet ilk bölümde Jerry yine kazandı. Tüm dünyada bir çok insanı ekran başına kitleyen bu mücadelede tabelada Manchester City kazanırken, gelin bu iki teknik adamı şimdiye kadar ki Premier Lig performanslarıyla karşılaştıralım:


1.TAKTİK
Guardiola, sezon başından bu yana David Silva ve Kevin de Bruyne’dan maksimum faydalandı. Raheem Sterling ise zaten iyiydi daha iyi gözüküyor. Kaybedilen topların hızlıca geri kazanılması özellikle takımın en güçlü yanı gibi duruyor. Joe Hart’ın ayrılışının ardından kaleci Claudio Bravo hala bir soru işareti. Mourinho ise hala Rooney ve Pogba’nın beraber nasıl oynayabileceği sorusuna saha içinde yanıt bulabilmiş değil. Pogba her ne kadar Fellaini ile saha içinde iyi anlaşıyor gibi gözükse de henüz kendisinden beklenen yaratıcılığı sergileyebilmiş değil.
Mourinho: 6/10
Guardiola: 9/10

2.TRANSFERLER
Her iki teknik adam için de iyi bir transfer sezonu geçti. Guardiola defansa belki bir oyuncu takviyesi daha yapabilirdi. Ama anahtar pozisyonları çok iyi doldurdu. Özellikle John Stones ve İlkay Gündoğan ilk hafta maçlarında beklenenin üzerinde bir performans sergiledi. Ancak hiç şüphesiz bütün transfer pazarı, Mourinho’nun rekor kıran Pogba transferini konuştu. Öyle ki İbrahimoviç transferini bile bir an için unuttuk. Eric Bailly ve Henrikh Mkhitaryan da yine heyecan veren Manchester United transferleriydi.
Mourinho: 9/10
Guardiola: 7/10

3.BASIN İLİŞKİLERİ
Mourinho basına karşı hep direkt oldu, çoğu zaman hakemlerden dert yandı, ya da oyuncuların bir ivmeye ihtiyacı olduğunu düşündüğünde basın önünde kendi oyuncusunu eleştirdi. Geçmişte basın yoluyla UEFA’yı bile çok sert eleştirmişliği oldu. Portekizli teknik adam hiç şüphesiz vermek istediği mesajları en etkili şekilde doğru adrese ulaştırmak için medyayı en iyi kullanan teknik adam.
Guardiola ise genelde net konuşmayıp politik davranmayı tercih eden bir isim olduğu için çoğu zaman mesaj karmaşası yaşadı, özellikle de Nasri ve Hart’ın ayrılışı esnasında.
Mourinho: 9/10
Guardiola: 7/10

4.GENÇ OYUNCULARI OYNATMAK
Manchester City alt yapısının felsefesi umut vaad eden oyuncuların her zaman A takım ile idman yapması üzerine kurulu. Ama Guardiola geldiğinden beri bundan çok daha fazlasını yapıp, hem gençlerle idman sahasında birebir vakit geçiriyor, hem de maçlarda yedek kulübesi dahi olsa fırsat veriyor. Tosin Adarabioyo, Pablo Maffeo, Angelino, Angus Gunn ve Aleix Garcia bu gençlerden bazıları. Mourinho ise geldiğinden bu yana gençlere pek fırsat tanımadı, buna Marcus Rashford bile dahil.
Mourinho: 5/10
Guardiola: 8/10

5.KULÜP VİZYONU İLE UYUM
Mourinho geldiğinden bu yana takıma benimsetmeye çalıştığı hücum futbolu ile biraz daha Fergusonvari bir yol izleyip, Van Gaal’den farklı davranıyor. “Benim felsefem daha farklı, daha iyi demiyorum sadece farklıyım diyorum,” diyen teknik adamın takımına ilk söylediği cümle “Ne olursa olsun kazanın.” Bu yaklaşım hiç şüphesiz hala kulübün içinde olan sessiz patron Alex Ferguson’un hoşuna gidiyordur.
Guardiola ise şu sıralar logosunu da değiştiren, kendi felsefesi ve krallığını yeni kurmaya çalışan Manchester City’de bu boşluğu fırsat bilip kendi vizyonunu benimsetmeye çalışıyor. Ancak diğer yandan geçen sezon Leicester City’nin oynadığı kontratak futbolu gösterdi ki, saf tiki taka futbolu tarih oluyor. En azından İngiltere’de. Katalan teknik adamın bu değişime nasıl evrileceğini zamanla göreceğiz.
Mourinho: 7/10
Guardiola: 6/10

TOPLAM - Mourinho 36/50; Guardiola 37/50

Bu skorlara bakıp, “Ne oldu seninki yine kazanamadı?” diyebilirsiniz. Ama henüz konunun yazarı olarak kanaat notumu kullanmadım. Her iki teknik adamı liderlik özellikleri ve daha da önemlisi tutkularıyla karşılaştıracak olursak hiç şüphesiz Mourinho çok daha yüksek puan alacaktır. Liderliğin temel şartı başka insanlara ilham olabilmektir. Bunun için de dinleyen herkesi etkileyebilecek bir yaşam hikayeniz olması gerekir. Mesleğe başlayış şekli, beraber çalıştığı isimler, kazandıkları ve hatta kaybettikleriyle  Mourinho etkileyici bir hikayeye sahip. Ve her geçen yeni bir sayfa daha ekliyor. Beraber çalıştığı insanları kendi motivasyonuyla motive eden bu adam, içindeki tutkuyu herkesin hissetmesini sağlıyor ve insanların içinde benzer tutkuları ateşliyor. Bunun için de futbolcularla samimi bir ikili ilişki kuruyor. “Oyuncularla uçak yolculuğu yapmanın iki yolu var: Ya hep birlikte business class’ta uçarsınız ya da herkes için yer yoksa siz de teknik ekibinizle birlikte ekonomi sınıfına geçersiniz. Benim business’ta gitme sebebim tüm takımın gidiyor oluşu. Herkese yetecek kadar yer olmasa arkalarında giderim. Bir süre önce bir kulübe, takımı sezon öncesi kampına götürmek için otobüs geldi. Yaptıkları ilk iş, teknik direktör ve ekibini ayrı, futbolcuları ayrı götürmek oldu. İçimden ‘Kütü başlangıç’ dedim ve yanılmadım. Bir lider olarak hatırlamanız gereken şeylerden biri de sizin için çalışan insanların sizden daha önemli olduğudur.”

Benim için Mourinho bir ilham kaynağıdır. Asla pes etmemenin, yol tıkandığında alternatif yollar üretmenin, en arıza diye tabir edilen insanların bile doğru yaklaşılırsa anlaşılabilir ve yönetilebilir olduğunun ve hepsinden önemlisi bazen her şeyi yapıp yine de kaybetmenin hayatın bir parçası olduğunu anlamanın tanımıdır Mourinho. Tıpkı çizgi filmde Tom’u sevmek gibi…



Mourinho ve Guardiola - Kupalar

Mourinho                         Guardiola
2 ŞL Kupası                      2 ŞL Kupası
1 La Liga Kupası              3 La Liga Kupası
1 İspanya Süper Kupası    3 İspanya Süper Kupası
1 Kral Kupası                    2 Kral Kupası
3 Premier Lig Kupası        3 Bundesliga Kupası
1 FA Cup                           2 German Cup
1 UEFA Kupası                 3 UEFA Süper Kupa
2 Serie A Kupası               3 FIFA Dünya Kulüpler Kupası
1 Coppa Italia                    TOPLAM: 21 KUPA
1 İtalya Süper Kupa
2 Portekiz Lig Kupası
1 Portekiz Cup
1 Portekiz Süper Kupası
3 İngiltere Lig Kupası
1 Community (Charity) Shield Kupası

TOPLAM 22 KUPA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder