Benjamin Button’un hikayesini hepiniz bilirsiniz. Yaşlandıkça gençleşen
adam. İngiltere yeşil sahalarda benzer bir hikayeye tanıklık ediyor. 29 yaş
futbol için olgun denilebilecek bir yaş iken, Jamie Vardy diye bir genç bu
sezon kırdığı rekorlar ve attığı goller ile uzun yıllar anlatacağımız bir
hikayenin baş rolünü oynuyor.
Geçtiğimiz günlerde
İstanbul’da Futbol Zirvesi yapıldı. İngiltere, İspanya ve Almanya liglerinden
yöneticilerden oluşan kalabalık bir konuşmacı grubu vardı. Benim en çok ilgimi
çeken İngiltere Premier Ligi bölümü oldu. 1980’lerde holiganizm ile büyük bir
düşüş yaşayan İngiltere liginde, federasyon 1992 yılında radikal bir karar
alıp, önce ligi feshetmiş, sonra da yerine Premier Lig’i kurmuştu. Dibi görmüş
bir lige ciddi sponsorluk ve yayın ihalesi geliri sağlamak oldukça zor bir iş. Birbirinden
önemli isimler bütün bu süreci ve nasıl yönettiklerini anlattılar.
Premier lig bugün
dünyanın en çok izlenen ligi. Nedir onu bu kadar popüler yapan? Hele ki Messi
ve Ronaldo İspanya’da oynarken... Size alt alta bir çok madde sıralayabilirim.
Ama bu çok sıkıcı olur. Onun yerine daha iki sezon önce Premier Lig’e yükselmiş
ve şu an liderlik koltuğunda oturan Leicester City ve onun mucizevi
oyuncusundan bahsetmek istiyorum. Bu adamı enteresan kılan sadece takımdaki
başarısı değil. 2005 yılında fabrika işçisi, 2010 yılında 8. ligde futbolcu,
2012 yılında 3. ligde futbolcu ve şu an Premier Lig gol krallığı koltuğunda
oturuyor olması. Premier Lig’in neden bu kadar popüler olduğuna en güzel yanıt
Jamie Vardy’nin hikayesi. Çünkü bu ligde mucizeler her an gerçek olabiliyor.
Hikaye 16 yaşındaki
Vardy’nin Sheffield Wednesday alt yapısında oynarken yetersiz bulunup, serbest
bırakılmasıyla başlıyor. 16 yaşında futboldan reddedilen bu adam karbon fiber
fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlamış, amatör liglerde de hobi olarak
futbol oynuyordu. Herkes yeniden doğuş hikayelerini sever. Hele bir de konu
futbolda geçiyorsa daha da ilgi çekici olur. 2010 yılında adını muhtemelen
sizin de duymadığınız Stocksbridge Park Steels takımında oynamaya başlayan
Vardy, 5 yıl sonra Premier Lig’de arka arkaya 11 maçta gol atarak Ruud Van
Nistelrooy’un rekorunu kıracaktı.
Burada durup bir
kendinizi düşünsenize, 2010-2015 yılları arasında neler yapıyordunuz ve hayallerinizin
ne kadarına ulaştınız? Genç Vardy 2010’da amatör kümede futbol oynayıp, Güney
Afrika Dünya Kupası’nı da ekrandan izliyordu. Yaşıtları Joe Hart, Aaron Lennon
gibi isimler İngiltere formasıyla Dünya Kupası’nın peşinden koşarken, o haftada
30 sterlin kazandığı amatör ligde top koşturup, fabrikada işçi olarak
çalışıyordu. O yıl Kuzey Premier Lig’i denen alt liglerden biri olan Halifax
Town kulübüne transfer oldu. Eğer İngiltere’de futbol piramitinin tepesinde
Premier Lig var ise, burayı piramitin 8. sırası olarak da düşünebiliriz. İlk
sezonunda 27 gol ile en çok gol atan futbolcu olunca, 3. ligdeki Fleetwood diye
başka bir takıma transfer oldu. Burada daha ilk sezonunda 40 maçta 34 gol gibi
bir rekora imza atınca, takımını da bir üst lige çıkarmayı başarmıştı. Bütün
bunlar iki yıl içinde oldu.
KIRILMA NOKTASI
2012 yazı ise onun
için adeta bir dönüm noktasıydı. İngiltere’nin köklü kulüplerinden Leicester
City Championship’te (ikinci lig) oynuyordu. Bütün amaçları daha önce de
oynadıkları Premier Lig’e yükselmekti. Nigel Pearson teknik direktörlüğünde kadrosunu
yenileyen takım, İngiltere tarihinde amatör liglerden bir futbolcuya ödenen en
yüksek ücret olan 1,24 milyon avro karşılığında Jamie Vardy ile anlaştı. O gün
bir Leicester City taraftarı twitter’a “Leicester amatör ligden futbolcu
alıyor, tanrım futbol ne hale düştü.” yazmıştı. Nereden bilsin bir kaç sene
sonra bu yazdığının bir çok futbol sever tarafından dalga geçmek için tekrar
ortaya çıkartılacağını.
İlk sezonunda Jamie
Vardy bir hayli bocaladı. Fizik gücü ligin altındaydı, pozisyon bilgisi eksik
kalıyordu. Kendi yeteneğini ilk defa sorgulamaya başlamıştı. Bütün sezon sadece
5 gol atabilmiş, ligi altıncı bitirmişlerdi. Teknik direktör Pearson’a gidip
“Beni alt sıralarda bir takıma kiralayın, size faydam olmuyor, kendimi orada
geliştireyim.” demişti. Pearson karşı çıkıp, onu yüreklendirdi. İyi mi yaptı
derseniz, bir sonraki sezon yani 2013-14 sezonunda Vardy’li Leicester City
Premier Lig’e yükseldi.
Kendi deyimiyle Vardy
sahada tam bir baş belası. Boyunun kısalığını inatçılığı ile kapamaya
çalışıyor. İkili mücadelede topu kaybetmemek için harcadığı mücadele çoğu zaman
rakip defansın penaltı yapmasıyla sonuçlanıyor. Ben bu yazıyı yazarken bu sezon
ligin en çok penaltı kazanan oyuncusuydu. Koşu ve driplingleri de ligde fark
yaratan oyunculardan. Diyor ki, “Okul döneminde 100 mt, 200 mt, 1500mt. tüm
koşularda iyiydim. Şu an bunun meyvesini topluyorum.”
Hayatındaki tüm bu
değişim olurken, özel hayatı da boş durmadı. Evlendi. Ve bugün geldiği nokta
için eşine teşekkür ediyor. “Evlilik insana iş hayatında da başarı getiriyor.
Düzensiz beslenmem son buldu. Gece yatağa girdiğim saat belli. Evde
sorumluluklarım var ve bunları yapma zorunluluğum hayatta da daha sorumlu biri
haline beni getiriyor. Evde sistem ve düzen olması sahadaki başarımın en büyük
faktörü.”
Hikayenin buraya
kadar ki kısmı bile mucize olmaya yetiyor aslında. Ama durun Vardy asıl altın
vuruşu bu sezon yapıyor. Leicester City bu sezon muhteşem bir tempoyla oynuyor.
26. hafta itibariyle liderler. Jamie Vardy ise hem ligin gol kralı, hem de üst
üste 11 maçta gol atarak Ruud Van Nistelrooy’un rekorunu kırdı. Bu masalsı bir
hikaye demiştim ya, rekoru kıran golünü Manchester United’a attı. Yani bir
zamanlar Nistelrooy’un o forma altında rekor kırdığı takıma. Bir çok futbolcu
daha yolun başındayken “Senden bir şey olmaz” denirse pes eder. Vardy’nin ise
tek sırrı çok çalışmak için gerekli motivasyonu sadece içinde yaratmak.
“Leicester City’deki ilk sezonumda fark ettim ki, bu seviyede oynamak için
daha çok enerji ve fizik gücüne ihtiyacım var. hayatta ilerlemek için neye
ihtiyacınız olduğunu çözerseniz gerisi kolay. Sadece çok çalışmanız yeter.”
MUCİZELER AKADEMİSİ
Şimdi rekorun
kahramanı Jamie Vardy, kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yeni yıldızlar
bulmak ve amatör kümelerde oynayan futbolcuları geliştirmek amacıyla futbol
akademisi kurdu. Amatörde geçirdiği günlerde, soyunma odalarında ve maç
sonlarında, hüzün ve hayal kırıklıklarıyla anlatılan, “ben bir zamanlar” diye
başlayan hikayeleri, Vardy hikayelerine dönüştürmek için kurulan "V9
AKADEMİ", yeterince şans bulamamış yetenekli gençlere kapı açacak. Her yıl
bir hafta süreyle 60 amatör küme futbolcusu profesyonel eğitmenlerden bu oyuna
dair tüm eğitimi alacak. Bu eğitimlerde oyuncuları Premier Lig’in antrenörleri
de gidip izleyebilecek.
“Dışarıda yetenekli bir çok oyuncu var. Maalesef sistem bir şekilde onları
kaybediyor, tıpkı Sheffield Wednesday’de benim başıma geldiği gibi. O zaman
neler hissettiğimi asla unutmadım. Profesyonelliğin benim için imkansız
olduğunu sanmıştım. Şimdi benimle aynı hislerdeki yetenekli gençlere imkansız
diye bir şey olmadığını öğretmek istiyorum.”
Manchester United
oyuncusu Chris Smalling de projeye destek verenlerden. Kendisi de bir zamanlar
amatör kümelerde oynamış biri olarak, futbolcu ücretleri olarak da gittikçe
şişen futbol ekonomisinin kurtuluşunun alt liglerdeki elmasları bulmakta saklı
olduğunu düşünüyor.
Bütün bunlar
Sheffield’da bir fabrika işçisi Vardy için adeta bir film. Bir anda Nistelrooy
sosyal medyada kendisinden bahsediyor, ya da bir hafta sonu eve gelip
televizyonu açtığında Bastian Schweinsteiger’in kendisini Miroslav Klose’ye
benzettiğini duyuyor. Kırdığı rekordan sonra Roy Hodgson kendisi arayıp tebrik
ediyor. Sahi Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’na sadece bir kaç ay kaldı. Milli
takım forması giyerse hiç birimiz şaşırmayız değil mi? Sadece futbol dünyasının
değil, Hollywood’un da ilgisini çekti bu hikaye. Goal filminin senaristi Adrian
Butchart Vardy’nin hikayesini sinemaya uyarlamak üzere kaleme almaya başladı
bile. Vardy rolünü ise Robert Pattinson, Zac Efron ve ya Andrew Garfield’in
oynaması bekleniyor.
Bir zamanlar geçinmek
için iki işte birden çalışan adamı şu an antrenman tesislerinin dışında bir Bentley
bekliyor. Son beş yılda hayatının her anlamda çok değiştiği ortada. Şimdi aynı
soruyu size tekrar sormak istiyorum. Önümüzdeki beş yıl için sizin hayalleriniz
ne?
ONUN HAKKINDA NE DEDİLER:
** Scout ekibi
şefimiz Carl Garner’ın beni arayıp, “Halifax’ta bir çocuk var, inan bana İngiltere
Milli Takımı’nda oynayabilir.” dediğini hatırlıyorum. Her zaman soyunma odasını
ateşleyen bir joker gibiydi. Onu hep Ian Wright’a benzetirdim. (Andy Pilley /
Fleetwood yöneticisi)
** Kendisinin en
büyük fanatiklerinden biriyim. İnatçılığı, mentalitesi ve takıma ilham verişi
müthiş. O, kötü bir topu iyi bir topa, iyi bir topu ise mükemmel bir topa
dönüştürüp vuruş yapan nadir oyunculardan. (Kasper Schmeichel / Leicester City
kalecisi)
*Tam bir kahraman.
Sanki içimizden biri gibi. Diğer prima donna futbolcular gibi değil. Bize karşı
her zaman nazik. Umarım bu kulüpte kalır ama eğer başka bir ülke ya da daha
büyük bir kulübe gitmek isterse de onu ayakta alkışlayarak uğurlarız. (Cliff
Ginetta / Leicester City taraftar derneği başkanı)
** Onunla ilgili ilk
intibam sürekli espriler yapan komik bir çocuk olduğuydu. Ama çalışmaya
başlayınca da bir o kadar disiplinli. Pres yapan oyuncular her zaman iyidir.
Ama daha da gelişeceğine inanıyorum, çünkü gerçek kalitesinin yeni yeni farkına
varıyor. (Claudio Ranieri / Leicester City teknik direktörü)
** Defans
oyuncularının korkulu rüyası. 90 dakika boyunca defasn arkasına koşularda vazgeçmiyor
ve yorulmuyor. Hiç konuşmaz sadece yüksek konsantrasyonla oynar. Biz savunma
oyuncularının hattını sürekli bozduğu için hiç sevmediğimiz oyuncu tipi. Tam
bir baş belası. (Victor Wanyama / Southampton oyuncusu)