8 Nisan 2016 Cuma

Amatör kümedeki elmas

Benjamin Button’un hikayesini hepiniz bilirsiniz. Yaşlandıkça gençleşen adam. İngiltere yeşil sahalarda benzer bir hikayeye tanıklık ediyor. 29 yaş futbol için olgun denilebilecek bir yaş iken, Jamie Vardy diye bir genç bu sezon kırdığı rekorlar ve attığı goller ile uzun yıllar anlatacağımız bir hikayenin baş rolünü oynuyor.


Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Futbol Zirvesi yapıldı. İngiltere, İspanya ve Almanya liglerinden yöneticilerden oluşan kalabalık bir konuşmacı grubu vardı. Benim en çok ilgimi çeken İngiltere Premier Ligi bölümü oldu. 1980’lerde holiganizm ile büyük bir düşüş yaşayan İngiltere liginde, federasyon 1992 yılında radikal bir karar alıp, önce ligi feshetmiş, sonra da yerine Premier Lig’i kurmuştu. Dibi görmüş bir lige ciddi sponsorluk ve yayın ihalesi geliri sağlamak oldukça zor bir iş. Birbirinden önemli isimler bütün bu süreci ve nasıl yönettiklerini anlattılar.
Premier lig bugün dünyanın en çok izlenen ligi. Nedir onu bu kadar popüler yapan? Hele ki Messi ve Ronaldo İspanya’da oynarken... Size alt alta bir çok madde sıralayabilirim. Ama bu çok sıkıcı olur. Onun yerine daha iki sezon önce Premier Lig’e yükselmiş ve şu an liderlik koltuğunda oturan Leicester City ve onun mucizevi oyuncusundan bahsetmek istiyorum. Bu adamı enteresan kılan sadece takımdaki başarısı değil. 2005 yılında fabrika işçisi, 2010 yılında 8. ligde futbolcu, 2012 yılında 3. ligde futbolcu ve şu an Premier Lig gol krallığı koltuğunda oturuyor olması. Premier Lig’in neden bu kadar popüler olduğuna en güzel yanıt Jamie Vardy’nin hikayesi. Çünkü bu ligde mucizeler her an gerçek olabiliyor.
Hikaye 16 yaşındaki Vardy’nin Sheffield Wednesday alt yapısında oynarken yetersiz bulunup, serbest bırakılmasıyla başlıyor. 16 yaşında futboldan reddedilen bu adam karbon fiber fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlamış, amatör liglerde de hobi olarak futbol oynuyordu. Herkes yeniden doğuş hikayelerini sever. Hele bir de konu futbolda geçiyorsa daha da ilgi çekici olur. 2010 yılında adını muhtemelen sizin de duymadığınız Stocksbridge Park Steels takımında oynamaya başlayan Vardy, 5 yıl sonra Premier Lig’de arka arkaya 11 maçta gol atarak Ruud Van Nistelrooy’un rekorunu kıracaktı.
Burada durup bir kendinizi düşünsenize, 2010-2015 yılları arasında neler yapıyordunuz ve hayallerinizin ne kadarına ulaştınız? Genç Vardy 2010’da amatör kümede futbol oynayıp, Güney Afrika Dünya Kupası’nı da ekrandan izliyordu. Yaşıtları Joe Hart, Aaron Lennon gibi isimler İngiltere formasıyla Dünya Kupası’nın peşinden koşarken, o haftada 30 sterlin kazandığı amatör ligde top koşturup, fabrikada işçi olarak çalışıyordu. O yıl Kuzey Premier Lig’i denen alt liglerden biri olan Halifax Town kulübüne transfer oldu. Eğer İngiltere’de futbol piramitinin tepesinde Premier Lig var ise, burayı piramitin 8. sırası olarak da düşünebiliriz. İlk sezonunda 27 gol ile en çok gol atan futbolcu olunca, 3. ligdeki Fleetwood diye başka bir takıma transfer oldu. Burada daha ilk sezonunda 40 maçta 34 gol gibi bir rekora imza atınca, takımını da bir üst lige çıkarmayı başarmıştı. Bütün bunlar iki yıl içinde oldu.

KIRILMA NOKTASI
2012 yazı ise onun için adeta bir dönüm noktasıydı. İngiltere’nin köklü kulüplerinden Leicester City Championship’te (ikinci lig) oynuyordu. Bütün amaçları daha önce de oynadıkları Premier Lig’e yükselmekti. Nigel Pearson teknik direktörlüğünde kadrosunu yenileyen takım, İngiltere tarihinde amatör liglerden bir futbolcuya ödenen en yüksek ücret olan 1,24 milyon avro karşılığında Jamie Vardy ile anlaştı. O gün bir Leicester City taraftarı twitter’a “Leicester amatör ligden futbolcu alıyor, tanrım futbol ne hale düştü.” yazmıştı. Nereden bilsin bir kaç sene sonra bu yazdığının bir çok futbol sever tarafından dalga geçmek için tekrar ortaya çıkartılacağını.
İlk sezonunda Jamie Vardy bir hayli bocaladı. Fizik gücü ligin altındaydı, pozisyon bilgisi eksik kalıyordu. Kendi yeteneğini ilk defa sorgulamaya başlamıştı. Bütün sezon sadece 5 gol atabilmiş, ligi altıncı bitirmişlerdi. Teknik direktör Pearson’a gidip “Beni alt sıralarda bir takıma kiralayın, size faydam olmuyor, kendimi orada geliştireyim.” demişti. Pearson karşı çıkıp, onu yüreklendirdi. İyi mi yaptı derseniz, bir sonraki sezon yani 2013-14 sezonunda Vardy’li Leicester City Premier Lig’e yükseldi.
Kendi deyimiyle Vardy sahada tam bir baş belası. Boyunun kısalığını inatçılığı ile kapamaya çalışıyor. İkili mücadelede topu kaybetmemek için harcadığı mücadele çoğu zaman rakip defansın penaltı yapmasıyla sonuçlanıyor. Ben bu yazıyı yazarken bu sezon ligin en çok penaltı kazanan oyuncusuydu. Koşu ve driplingleri de ligde fark yaratan oyunculardan. Diyor ki, “Okul döneminde 100 mt, 200 mt, 1500mt. tüm koşularda iyiydim. Şu an bunun meyvesini topluyorum.”
Hayatındaki tüm bu değişim olurken, özel hayatı da boş durmadı. Evlendi. Ve bugün geldiği nokta için eşine teşekkür ediyor. “Evlilik insana iş hayatında da başarı getiriyor. Düzensiz beslenmem son buldu. Gece yatağa girdiğim saat belli. Evde sorumluluklarım var ve bunları yapma zorunluluğum hayatta da daha sorumlu biri haline beni getiriyor. Evde sistem ve düzen olması sahadaki başarımın en büyük faktörü.”
Hikayenin buraya kadar ki kısmı bile mucize olmaya yetiyor aslında. Ama durun Vardy asıl altın vuruşu bu sezon yapıyor. Leicester City bu sezon muhteşem bir tempoyla oynuyor. 26. hafta itibariyle liderler. Jamie Vardy ise hem ligin gol kralı, hem de üst üste 11 maçta gol atarak Ruud Van Nistelrooy’un rekorunu kırdı. Bu masalsı bir hikaye demiştim ya, rekoru kıran golünü Manchester United’a attı. Yani bir zamanlar Nistelrooy’un o forma altında rekor kırdığı takıma. Bir çok futbolcu daha yolun başındayken “Senden bir şey olmaz” denirse pes eder. Vardy’nin ise tek sırrı çok çalışmak için gerekli motivasyonu sadece içinde yaratmak.
“Leicester City’deki ilk sezonumda fark ettim ki, bu seviyede oynamak için daha çok enerji ve fizik gücüne ihtiyacım var. hayatta ilerlemek için neye ihtiyacınız olduğunu çözerseniz gerisi kolay. Sadece çok çalışmanız yeter.”

MUCİZELER AKADEMİSİ
Şimdi rekorun kahramanı Jamie Vardy, kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yeni yıldızlar bulmak ve amatör kümelerde oynayan futbolcuları geliştirmek amacıyla futbol akademisi kurdu. Amatörde geçirdiği günlerde, soyunma odalarında ve maç sonlarında, hüzün ve hayal kırıklıklarıyla anlatılan, “ben bir zamanlar” diye başlayan hikayeleri, Vardy hikayelerine dönüştürmek için kurulan "V9 AKADEMİ", yeterince şans bulamamış yetenekli gençlere kapı açacak. Her yıl bir hafta süreyle 60 amatör küme futbolcusu profesyonel eğitmenlerden bu oyuna dair tüm eğitimi alacak. Bu eğitimlerde oyuncuları Premier Lig’in antrenörleri de gidip izleyebilecek.
“Dışarıda yetenekli bir çok oyuncu var. Maalesef sistem bir şekilde onları kaybediyor, tıpkı Sheffield Wednesday’de benim başıma geldiği gibi. O zaman neler hissettiğimi asla unutmadım. Profesyonelliğin benim için imkansız olduğunu sanmıştım. Şimdi benimle aynı hislerdeki yetenekli gençlere imkansız diye bir şey olmadığını öğretmek istiyorum.”
Manchester United oyuncusu Chris Smalling de projeye destek verenlerden. Kendisi de bir zamanlar amatör kümelerde oynamış biri olarak, futbolcu ücretleri olarak da gittikçe şişen futbol ekonomisinin kurtuluşunun alt liglerdeki elmasları bulmakta saklı olduğunu düşünüyor.
Bütün bunlar Sheffield’da bir fabrika işçisi Vardy için adeta bir film. Bir anda Nistelrooy sosyal medyada kendisinden bahsediyor, ya da bir hafta sonu eve gelip televizyonu açtığında Bastian Schweinsteiger’in kendisini Miroslav Klose’ye benzettiğini duyuyor. Kırdığı rekordan sonra Roy Hodgson kendisi arayıp tebrik ediyor. Sahi Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’na sadece bir kaç ay kaldı. Milli takım forması giyerse hiç birimiz şaşırmayız değil mi? Sadece futbol dünyasının değil, Hollywood’un da ilgisini çekti bu hikaye. Goal filminin senaristi Adrian Butchart Vardy’nin hikayesini sinemaya uyarlamak üzere kaleme almaya başladı bile. Vardy rolünü ise Robert Pattinson, Zac Efron ve ya Andrew Garfield’in oynaması bekleniyor.
Bir zamanlar geçinmek için iki işte birden çalışan adamı şu an antrenman tesislerinin dışında bir Bentley bekliyor. Son beş yılda hayatının her anlamda çok değiştiği ortada. Şimdi aynı soruyu size tekrar sormak istiyorum. Önümüzdeki beş yıl için sizin hayalleriniz ne?



ONUN HAKKINDA NE DEDİLER:

** Scout ekibi şefimiz Carl Garner’ın beni arayıp, “Halifax’ta bir çocuk var, inan bana İngiltere Milli Takımı’nda oynayabilir.” dediğini hatırlıyorum. Her zaman soyunma odasını ateşleyen bir joker gibiydi. Onu hep Ian Wright’a benzetirdim. (Andy Pilley / Fleetwood yöneticisi)

** Kendisinin en büyük fanatiklerinden biriyim. İnatçılığı, mentalitesi ve takıma ilham verişi müthiş. O, kötü bir topu iyi bir topa, iyi bir topu ise mükemmel bir topa dönüştürüp vuruş yapan nadir oyunculardan. (Kasper Schmeichel / Leicester City kalecisi)

*Tam bir kahraman. Sanki içimizden biri gibi. Diğer prima donna futbolcular gibi değil. Bize karşı her zaman nazik. Umarım bu kulüpte kalır ama eğer başka bir ülke ya da daha büyük bir kulübe gitmek isterse de onu ayakta alkışlayarak uğurlarız. (Cliff Ginetta / Leicester City taraftar derneği başkanı)

** Onunla ilgili ilk intibam sürekli espriler yapan komik bir çocuk olduğuydu. Ama çalışmaya başlayınca da bir o kadar disiplinli. Pres yapan oyuncular her zaman iyidir. Ama daha da gelişeceğine inanıyorum, çünkü gerçek kalitesinin yeni yeni farkına varıyor. (Claudio Ranieri / Leicester City teknik direktörü)

** Defans oyuncularının korkulu rüyası. 90 dakika boyunca defasn arkasına koşularda vazgeçmiyor ve yorulmuyor. Hiç konuşmaz sadece yüksek konsantrasyonla oynar. Biz savunma oyuncularının hattını sürekli bozduğu için hiç sevmediğimiz oyuncu tipi. Tam bir baş belası. (Victor Wanyama / Southampton oyuncusu)