“Basit
bir oyun felsefem var aslında: İyi oyuncular al ve çok sıkı çalış. İyi oyuncu
sadece yıldız oyuncu demek değildir. Bir
oyuncuyu öncelikle iyi yapan, en üst seviyede kazanacak düşünce yapısına sahip
olmaktır.” Bunlar
Mancini’nin Manchester City’i çalıştırdığı döneme ait sözleri. Oldukça ilham
verici.
Ancak ne yazık ki, bu ilhamın
Galatasaraylı futbolculara yansıdığını söylemek çok zor. Hazırlık kampından
çıkmış futbolculardan en temel beklenti, fizik ve kondisyon olarak hazır
olmalarıdır. Sürekli top kaybeden güçsüz
bir Eboue, savunma yetersizliği olan hatta bir ara kendi kalesine gol atma
noktasına gelen Hakan Balta, formsuz Selçuk, yetersiz kalan Drogba, koşan ama
iş yapmayan Umut... Kısacası ne savunma, ne orta saha ne de forvet hattında hiç
bir etkinlik gösteremeyen bir takım görüntüsü çizdi Galatasaray. Futbolcular
maça asılmıyor, isteksiz. Mancini’nin Premier Lig’de çalışırken ısrarla altını
çizdiği gibi, asıl önemli olan 90 dakika boyunca kazanmayı istemek. Büyük takımda oynuyorsan asla yenilgiyi
kabul edemezsin. Senin zaten büyük takımda oynuyor olmanın sebebi budur.
Kupa maçlarından hiç bir ders
çıkartılmadığı belli. Geçen yıl izlemeye alışık olduğumuz o hücuma yönelik oyun
anlayışı olan sarı kırmızılı ekip gitti, yerine 2 hazırlık 3 kupa maçında
sadece 5 gol atabilen bir takım geldi. Buna bir de futbolcuların bireysel
performans düşüklüğü eklenince, sezonun ikinci yarısına yine bir hayal
kırıklığı ile başladı Galatasaray.
Mancini’nin giriş bölümünde yazdığım oyun
anlayışı şüphesiz ki ilham verici. Ancak şunu da unutmamak lazım, aynı zamanda
da başarı ilham verir. İnsanlar kazanan
liderlerin peşinden giderler. Yani ne kadar çok kazanırsanız, liderlik
etmek o kadar kolay hale gelir. 90
dakika boyunca sahada çorba gibi bir taktik anlayışıyla; en zeki, en çok
kazanma arzusu olan futbolcunun bile kafası karışır, adapte olmaya çalışırken
hata yapar.
Hazırlık dönemini yeni bitirmiş, ligde 1
puan kaybına bile tahammülü olmaması gereken Galatasaray’da halen bu kadar
oturmamış bir taktik anlayışı olması şaşırtıcı. Oyuncu değişiklikleri, yer değişiklikleri, savunmanın bir 3’lü, olmadı
4’lü, ara sıra 5’li halay çekmesi, sezonun 18. haftası itibariyle büyük takım
sıfatındaki bir takım için çok enteresan. Neredeyse Muslera dışında
herkesin maç boyunca yerinin değiştiği sistemde, bir ara Mancini peçeteye bir
şeyler yazıp Melo’ya gönderdi. İtalya’da nasıl olur bilmiyorum ama bizde
peçeteye istek parça yazmak adettendir. Mancini’nin peçetesi de aklıma şunu
getirdi:
Sezonun ikinci devresiyle “Galatasaray
bugün yorgun, üzgün ve yaşlanmış, biraz kilo almış,” diye başladı
şarkı...