Fenerbahçe deplasmanlarda hep zorlanıyor.
Ancak Antalyaspor karşısındaki ilk yarı performansı bize sanki bu sorunu çözmüş
hissi uyandırdı. Evindeki oyununu aratmayacak şekilde bol pozisyon buldu. Bu
zengin ama kaçırılan pozisyonlar ve erken bulunan bir gol, Fenerbahçe’yi adeta “biz nasıl olsa bu maçı kazanırız, 2. golü
buluruz” rahatlığına düşürdü. O yüzden de ilk yarı soyunma odasına 1 gol
yemiş ve berabere gitti.
İlk yarıdaki Fenerbahçe’nin bulduğu bol
pozisyonların arkasında tek bir isim var, o da Gökhan Gönül. Böyle bir
futbolcuya sahip her takım, sahaya adeta 11 değil 12 oyuncuyla çıkıyor. Gökhan göz açıp kapayıncaya kadar takımı
rakip kaleye getiriyor. Yine öyle ortaları var ki; biri Webo’nun golü ile
sonuçlandı, diğerlerini ise, önce Alper, Kuyt, Sow, sonra Cristian cömertçe
harcadı.
İkinci yarıya başlarken ise sarı lacivert
orta sahası artık iyice etkinliğini yitirmeye başlamıştı. Oyuncu seçimi
hatasını bu dakikalarda düzelten Ersun Hoca, Webo-Selçuk değişikliği ile orta
saha direncini artırıp, hem rakibin hızını kesti hem de Emre’yi rahatlattı.
Yine de maçın ilk dakikalarındaki iştahlı görüntüsünü yakalayamadı. Topla oynama oranları her ne kadar daha iyi
olsa da, fazla faul yapan taraf sarı lacivertli ekipti. Bu da bir şeylerin
dengeli olmadığının bir göstergesi.
Sonrasında oyuna giren Emenike, son
günlerin “acaba Ersun Hoca ile küsler
mi” tartışmalarının ortasındaki futbolcuydu. Galatasaray maçından sonra
oyuna giren Emenike ile bu maçta giren arasında ciddi bir istek ve hırs farkı
var. Bu görüntü de sanırım dedikodulara son noktayı koymuştur. Uzatma
dakikalarında müthiş güçlü gelip top taşıdı ve harika bir asist ile Sow’u golle
buluşturdu. Her ne kadar kayıtlar golü
Sow’a yazsa da, gönüller golü Emenike’ye yazdı.
Fenerbahçe’nin forvet hattı çok formda ve
özellikle bu tablo ile rakiplerine ciddi bir fark atıyor. Takımın özgüveni
yüksek, bu da yine rakiplerine karşı ciddi bir psikolojik üstünlük demek. Ancak
bir diğer nokta var ki, o da deplasman performansı ve son dakika golleri. Evet,
takım geriye düşse bile oyundan kopmuyor, son dakikaya kadar mücadele ediyor
diye yorumlayabiliriz bunu. Maça genelde önde basarak başlıyorlar, rakibi
kaleden uzak tutup, 90 dakika boyunca enerjilerinin zinde kalmasını
sağlıyorlar. Bir dönem Gordon Milne
Beşiktaş’ı böyleydi. Son dakika golleri ile kazanıyordu. Ancak diğer yandan
sarı lacivertli takım şunu da unutmamalı ki, son dakikalarda kazanmak aynı
zamanda bazen de kazanamayacağın anlamına gelir.
Yine de şu bir gerçek ki, Fenerbahçe’nin
oynadığı maçlarda staddan erken çıkan taraftar görmek artık pek mümkün değil.