Bu sezon Fenerbahçe’nin galibiyet parolası
sanki “oyunu çevirmek” üzerine
kurulmuş. Ceza sahasına gelen ilk toptan gol yemek ve sonra kapanan bir rakibi
açmak için canhıraş mücadele etmek... 90 dakika sonunda kazanan taraf olduğu
sürece bu modelde pek bir sorun yok. Ancak ligin sonlarına yaklaşırken,
Fenerbahçe bu riskli oyun anlayışla her an derede boğulabilir.
Aykut Hoca’nın başlangıç kadrosu yine
eleştirilmeye müsaitti. Geçen haftanın en etkili adamlarından biri olan
Cristian ve oynadığı her maça hareket kazandıran Sow rotasyona uğramıştı. Yerine ise haftalardır oynamayan Stoch
sahadaydı. Bu kadronun beklenen bir neticesi olarak, pozisyon üretmekte
zorlanan bir Fenerbahçe, etkisiz bir orta saha... Bu maç futbola yeni başlayanlara çift santrforun oyunu nasıl
değiştirdiğini anlatmak için ders niteliğinde.
Sow’un Fenerbahçe’nin santrforu olduğu
konusunda hepimiz hemfikiriz değil mi? O halde Fenerbahçe her maça onunla
başlamak zorundadır. Zira biz, şu "sıkışık maç trafiği" sitemlerini yıllardır duymaktan
bıktık. Bundan 15 sene evvel, İngiltere ya da İspanya ligini sadece
gazetelerden sonuçlarını öğrenerek takip ederken, bu “yoğun” maç trafiği
bahanesine aldanıyorduk. Ancak herkesin artık dünyanın her ligini düzenli
izleyebildiği bir futbol dünyasında, bu
bahane buram buram naftalin kokuyor.
Sow ve Cristian sonrası Fenerbahçe’nin
oyun sistemi birden, “kaybettiği topa bile basan” bir takıma dönüştü.
Aralarındaki mesafeyi kısa tutarak, sık sık yer değiştiren Webo ve Sow, o güzel
filmin güzel adı gibi bir oyun izletti bize: Dar alanda kısa paslaşmalar. Bu ikili birlikte oynadığında rakip
defansları çözebilecek, hareketli bir takım haline geliyor Fenerbahçe. Yanında
Sow olan bir Webo da, daha çabuk rakip stoperlerin önüne geçip tamamlayıcı
vuruşlar yapıyor. Hele bir de bu ikili
Cristian ve Emre gibi oyunu dikine taşıyan orta saha oyuncuları tarafından
beslenirse, kaymaklı ekmek kadayıfı. Fenerbahçe’de o bölgede tek bir
eksiklik kaldı, o da, çok koşan ama bir türlü bu koşuları pas üretkenliğine
çeviremeyen Kuyt. Bakalım o ne zaman verimli bir oyun ortaya koymaya
başlayacak?
Bu, oyunu çevirmek üzerine kurulu yeni modelin işe yaraması için çift
santrfor, yerinde değişiklikler ya da iyi bir orta saha ne yazık ki tek başına
yeterli değil. Bu tip
modellerin en kilit noktası seyirci desteği. Taraftar 60 dakika etkisiz oynayan
takımı desteklemeyi bırakıp, dönebilirdi. O zaman Fenerbahçe son 30 dakika
istediği kadar pres yapsın yine de çeviremeyebilirdi maçı. Müthiş bir destek
vardı dün taraftardan. Top belki onların ayağına değmedi, ancak sarı
lacivertlilerin en az 2 golünü onlar attı. Topu rakip kaleye gönderen ateşli
rüzgar, aslında Fenerbahçe seyircisinin nefesiydi.